Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

iltimas etmek

  • 1 iltimas etmek


    нэIосэныгъэкIэ къэухъумэн

    Малый турецко-адыгский словарь > iltimas etmek

  • 2 iltimas etmek

    to favour, to protect

    İngilizce Sözlük Türkçe > iltimas etmek

  • 3 iltimas

    iltimas [ɑː] Protektion f; Begünstigung f; Fürsprache f;
    -e iltimas etmek (fam a yapmak, geçmek) jemanden protegieren, begünstigen; jemanden empfehlen; sich für jemanden verwenden

    Türkçe-Almanca sözlük > iltimas

  • 4 iltimas

    проте́кция, покрови́тельство

    iltimas etmek — покрови́тельствова́ть, протежи́ровать, соста́вить проте́кцию

    iltiması olmak — име́ть покрови́теля, име́ть подде́ржку

    Türkçe-rusça sözlük > iltimas

  • 5 iltimas

    "preferential treatment; favoritism, favoring (someone) unduly. - etmek /a/ to accord (someone) preferential treatment, show partiality towards; to play favorites, favor unduly. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > iltimas

  • 6 favour

    onaylama, onay, destek; kayirma, iltimas; iyilik, yardim, lütuf, yüreklendirmek, desteklemek, onaylamak, lehinde olmak, yaninda olmak; iltimas etmek, kayirmak

    English to Turkish dictionary > favour

  • 7 kayırmak

    to support, to back, to help, to sponsor, to protect " himmet etmek; to favour, to favor, to show favour, to treat preferentially" iltimas etmek

    İngilizce Sözlük Türkçe > kayırmak

  • 8 favour

    n. lütuf, iyilik, yardım, sevilme, beğenilme, hediye (sürpriz), ayrıcalık, koruma, iltimas, kayırma, taraftarlık
    ————————
    n. şeref nişanı
    ————————
    v. dikkat göstermek, benzemek, iyilik etmek, şereflendirmek, yardımda bulunmak, kayırmak, tutmak, desteklemek, kabul etmek
    * * *
    1. lütfet (v.) 2. teveccüh (n.)
    * * *
    ['feivə] 1. noun
    1) (a kind action: Will you do me a favour and lend me your car?) iyilik, lütuf
    2) (kindness or approval: She looked on him with great favour.) onay, beğeni
    3) (preference or too much kindness: By doing that he showed favour to the other side.) kayırma, iltimas
    4) (a state of being approved of: He was very much in favour with the Prime Minister.) gözde, olma
    2. verb
    (to support or show preference for: Which side do you favour?) desteklemek, kayırmak
    - favourably
    - favourite
    3. noun
    (a person or thing that one likes best: Of all her paintings that is my favourite.) favori, gözde biri/bir şey
    - in favour of
    - in one's favour

    English-Turkish dictionary > favour

  • 9 pull

    n. çekim, çekme, çekiş, çekicilik, fırt, asılma, teşvik, kürek çekme, zahmetli iş, harekete geçirme, etki, nüfuz, nüfuzlu olma, torpil, kayırma, arka çıkma, iltimas
    ————————
    v. çekmek, asılmak, yolmak, içmek, nefes çekmek, kürek çekmek, çevirmek (iş), gelmek, girmek, kenara çekmek (araba), kenara parketmek, kalkmak (araba), hareket etmek
    * * *
    çek
    * * *
    [pul] 1. verb
    1) (to (try to) move something especially towards oneself usually by using force: He pulled the chair towards the fire; She pulled at the door but couldn't open it; He kept pulling the girls' hair for fun; Help me to pull my boots off; This railway engine can pull twelve carriages.) çekmek
    2) ((with at or on) in eg smoking, to suck at: He pulled at his cigarette.) nefes çekmek
    3) (to row: He pulled towards the shore.) kürek çekmek
    4) ((of a driver or vehicle) to steer or move in a certain direction: The car pulled in at the garage; I pulled into the side of the road; The train pulled out of the station; The motorbike pulled out to overtake; He pulled off the road.) çekmek, sürmek
    2. noun
    1) (an act of pulling: I felt a pull at my sleeve; He took a pull at his beer/pipe.) çekme
    2) (a pulling or attracting force: magnetic pull; the pull (=attraction) of the sea.) çekim
    3) (influence: He thinks he has some pull with the headmaster.) iltimas, torpil
    - pull down
    - pull a face / faces at
    - pull a face / faces
    - pull a gun on
    - pull off
    - pull on
    - pull oneself together
    - pull through
    - pull up
    - pull one's weight
    - pull someone's leg

    English-Turkish dictionary > pull

  • 10 favor

    n. lütuf, iyilik, yardım, sevilme, beğenilme, ayrıcalık, iltimas, kayırma, koruma, hediye (sürpriz), taraftarlık [spor.]
    ————————
    n. şeref nişanı
    ————————
    v. iyilik etmek, yardımda bulunmak, kayırmak, tutmak, desteklemek, kabul etmek, şereflendirmek, benzemek, dikkat göstermek
    * * *
    1. lütfet (v.) 2. teveccüh (n.)

    English-Turkish dictionary > favor

См. также в других словарях:

  • iltimas etmek (veya geçmek) — kayırmak, korumak Sanırım ki öğretmenler bana iltimas geçiyorlardı. A. Erhat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kayırmak — i 1) Koruyarak başarısını sağlamak, elinden tutmak, himmet etmek Bizi kayıran, arayan yok. H. R. Gürpınar 2) Birini, başkalarının veya işin zararı pahasına tutmak, birine haksız yere kolaylıklar sağlamak, iltimas etmek Güzelle yüceltirim… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yalparmak — yalvarmak, rica, iltimas etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kolmak — iltimas, aff teleb etmek; têhül etmek içün bir kız aramak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»